10 Soruda Kanser

Acıbadem Maslak Hastanesi Tıbbi Onkoloji Uzmanı Prof. Dr. Yeşim Eralp, BUSINESSLIFE DERGİSİ için cevapladı.


1. Günümüzde kanser görülme sıklığı artıyor mu?

Dünyada ve ülkemizde görülme sıklığı giderek artan kanser, halen ölüm nedenleri arasında da ikinci sırada yer alıyor. Tüm dünyada kanser verilerini toplayan Globocan (Global Cancer Observatory) istatistiklerine göre; 2020 yılında 19.3 milyon kişiye yeni kanser tanısı konulurken, 10 milyon hasta da kanser nedeniyle hayatını kaybetti. 2040 yılında bu sayıların yüzde 50 oranında artacağı tahmin ediliyor.

 

2. Pandemi süreci kanser tanı ve tedavilerini nasıl etkiledi?

Dünya Sağlık Örgütü’nün verilerine göre; ülkelerin yüzde 40’ında, Covid-19 pandemisi sırasında sağlık ünitelerine geç başvuru nedeniyle kanser tanısı daha geç evrelerde konulabildi. Bunun nedenleri ise hastaların ya tedaviye ulaşmakta güçlük çekmeleri ya da enfeksiyonun bulaşma kaygısı nedeniyle tetkiklerini aksatmaları veya tedavilerini erken kesmeleri oldu. Ayrıca kanser araştırmalarında da pandemi sırasında ciddi yavaşlamalar yaşanıyor. Önümüzdeki yıllarda bu aksamalara bağlı olarak kanser yükünde önemli artışla karşılaşmayı bekliyoruz.

 

3. Kanserdeki artışta yaşam tarzı da etkili oluyor mu?

Kanserde genetik etkilerin yanı sıra kişinin günlük yaşantısındaki bazı hatalı alışkanlıkları da etkili oluyor. Sağlıksız beslenmeden hareketsizliğe dek birçok faktör kanser riskini artırırken, tütün ve alkol kullanımı da büyük rol oynuyor. Örneğin; tütün kullanımı akciğer kanserinin yüzde 87’sinden sorumlu olurken, baş, boyun, pankreas ve mesane kanseri gibi birçok kansere de yol açabiliyor. Sigara içmeyenlere göre sigara içen erkekler 23 kat, kadınlar da 17 kat kadar daha fazla akciğer kanseri riski taşıyor. Sık alkol tüketimi de; yemek borusu, meme ve karaciğer kanseri gibi çeşitli kanser türlerinin gelişiminde önemli rol oynuyor.

 

4. Kanserde erken tanının önemi nedir?

Kanser tedavisinde erken teşhis hayati önem taşıyor. Hastalığın erken evrede, henüz etrafa yayılmadan ortaya çıkarılması “kanserde erken tanı” olarak tanımlanıyor. Kanser ne kadar erken tanınırsa, tedavisi o denli rahat yapılabildiği gibi, şifa şansı da çok yükselir. Bu nedenle vücudumuzun farkında olmak ve bazı sinyalleri ciddiye alarak nedenini araştırmak bizi gelecekte çok zor bir durumdan koruyabilir.

 

5. Günümüzde ‘kanseri bitirir’ dediğiniz çalışma var mı?

Kanseri oluşturan etmenler tek bir nedene bağlı olmadığı için kanseri bitirebilecek tek bir çalışma tanımlamak ne yazık ki günümüzde mümkün değil. Kanser hücresi bir yaşam yolunu durdurduğunuzda farklı bir kısa devre yol ile kendisine yaşam alanı oluşturabiliyor. Önemli olan bu yolları önceden keşfedip, hedefli ilaç veya immünoterapilerin akılcı kullanımıyla kanserin yayılmasına izin vermemek.

 

6. Kanser tedavisinde günümüzdeki en önemli gelişmeler nelerdir?

Son 10 yıl içinde kanserin genetik şifresine yönelik hedefli tedaviler ve bunların belirlendiği yeni nesil dizileme (NGS) ile kanserli dokuda yapılan tam kapsamlı gen testleri günlük pratiğimizde çok yaygın kullanım alanına ulaştı. Bu gelişmeler sayesinde son birkaç yılda immunoterapi ve hedefli tedavilerde atılan adımlar onkolojide bir çığır açılmasına öncülük ettiler. Bu süreçte geçmişte çok korkulan kanser türlerinde hatırı sayılır yaşamsal avantajlar elde edildi. Örneğin, akciğer kanserli hastaların yaklaşık %30’unda belirlenebilen genetik değişiklikler ve bunları hedefleyen tedaviler ile 5 yıl ve ötesinde yaşam süreleri elde edilebilir oldu. Böylelikle, yaklaşık 20 yıl önce 1 yılı bile bulmayan yaşam süreleri nedeniyle çok korkulan kanser türlerinde artık şeker hastalığı, kalp hastalığı gibi kronik hastalıklara yakın başarılı sonuçlar sağlandı. Bunların yanısıra, onkolojik tedavilerde son yıllarda atılan en büyük adım olarak belirtilen immunoterapi kanserli hücrelerle savaşmak için bağışıklık yanıtını güçlendiriyor ve yeni baştan yapılandırıyor. Kanserin oluşturduğu bağışıklık frenini çözmesini sağlayarak kanseri yok etmeyi hedefliyor. Üstelik bunu kemoterapi tedavisinin aksine bulantı, kusma ve saç dökülmesi gibi ciddi yan etkiler oluşturmadan gerçekleştiriyor.

 

7. Batı tarzı beslenme kansere yol açıyor mu?

Günümüzde pek çok kişinin artık evde tencere yemeği pişirmek yerine, ulaşımı kolay ve pratik fast-food yiyeceklere yöneldiğini görüyoruz. Oysa yağlı, kızartılmış, fast-food besinler ve içerisinde çok miktarda tuz ile çeşitli tatlandırıcılar ve bozulmamaları için nitrit ve nitrat eklenen konserve, paketlenmiş etli ürünler gibi gıdalar kanser riskini artırmaktadır. ‘Batı tarzı beslenme’ olarak nitelendirilen doymuş yağ asidi ve kırmızı etin yoğun tüketilmesiyle hareketsiz yaşam tarzına sahip bir kişinin kolon kanseri riski yüzde 45 oranında artıyor.

 

8. Güneşte uzun süre kalmak kanser riskini nasıl artırıyor?

Güneşin zararlı ultraviyole ışınları nedeniyle, uzun süre güneşte kalmak melanom ve diğer cilt kanserlerinin riskini artırıyor. Örneğin; 25 yaşından önce altı ve daha üzeri sayıda ciddi güneş yanığıyla karşılaşmak melanom riskini 2.7 kat, diğer cilt kanserlerini de 1.7-2 kat arttırıyor. Solaryum cihazlarıyla bronzlaşmak da cilt kanseri riskini altı kat yükseltebiliyor. Kanser gelişimini önlemek için; güneşin zararlı ışınlarının yoğun olduğu 10:00-16:00 saatleri arasında dışarı çıkmamak, güneşten korunmak için SPF 30 ve üzeri koruyucu kullanmak gerekiyor.

 

9. Hareketsizliğin kansere etkisi nedir?

Modern çağın önemli sorunlarından biri şüphesiz hareketsizlik. Sedanter yaşam tarzı sağlığın düşmanı. Oysa haftada en az üç gün en az 30 dakika orta derecede egzersiz ile meme, kalın bağırsak ve rahim kanseri gibi bazı sık görülen kanser türlerini engellemek mümkün. Örneğin; hafta içi üç gün, en az 30 dakika düzenli yürüyüş ile sağlığa ve kanserden korunmaya önemli katkı sağlanabilir. Fiziksel aktivitenin artırılması ideal kilonun korunmasına da yardımcı olur.

 

10. Aşırı stresin kanser oluşumuna etkisi var mı?

Yapılan çalışmalarda aşırı stresin tek başına kanseri tetiklediği gösterilmemiştir. Ancak, aşırı stresle birlikte gelebilecek aşırı tütün ve alkol tüketimi gibi kötü alışkanlıkların kanserle direkt ilişkisi ortaya konmuştur. Stresten olumsuz etkilenmemek için öncelikle stresi yönetmeyi öğrenmek, mümkün olduğu kadar hareketli olmak, haftanın üç günü düzenli egzersiz yapmak ile yeterince ve kaliteli uyumak da çok önemli. Televizyon açık iken uyumak ve geç saatlere kadar uykusuz kalmak gibi uyku düzeni ile kalitesini olumsuz etkileyen hatalı alışkanlıklarımız da kanser riskini artırıyor.

1. Günümüzde kanser görülme sıklığı artıyor mu?

Dünyada ve ülkemizde görülme sıklığı giderek artan kanser, halen ölüm nedenleri arasında da ikinci sırada yer alıyor. Tüm dünyada kanser verilerini toplayan Globocan (Global Cancer Observatory) istatistiklerine göre; 2020 yılında 19.3 milyon kişiye yeni kanser tanısı konulurken, 10 milyon hasta da kanser nedeniyle hayatını kaybetti. 2040 yılında bu sayıların yüzde 50 oranında artacağı tahmin ediliyor.

 

2. Pandemi süreci kanser tanı ve tedavilerini nasıl etkiledi?

Dünya Sağlık Örgütü’nün verilerine göre; ülkelerin yüzde 40’ında, Covid-19 pandemisi sırasında sağlık ünitelerine geç başvuru nedeniyle kanser tanısı daha geç evrelerde konulabildi. Bunun nedenleri ise hastaların ya tedaviye ulaşmakta güçlük çekmeleri ya da enfeksiyonun bulaşma kaygısı nedeniyle tetkiklerini aksatmaları veya tedavilerini erken kesmeleri oldu. Ayrıca kanser araştırmalarında da pandemi sırasında ciddi yavaşlamalar yaşanıyor. Önümüzdeki yıllarda bu aksamalara bağlı olarak kanser yükünde önemli artışla karşılaşmayı bekliyoruz.

 

3. Kanserdeki artışta yaşam tarzı da etkili oluyor mu?

Kanserde genetik etkilerin yanı sıra kişinin günlük yaşantısındaki bazı hatalı alışkanlıkları da etkili oluyor. Sağlıksız beslenmeden hareketsizliğe dek birçok faktör kanser riskini artırırken, tütün ve alkol kullanımı da büyük rol oynuyor. Örneğin; tütün kullanımı akciğer kanserinin yüzde 87’sinden sorumlu olurken, baş, boyun, pankreas ve mesane kanseri gibi birçok kansere de yol açabiliyor. Sigara içmeyenlere göre sigara içen erkekler 23 kat, kadınlar da 17 kat kadar daha fazla akciğer kanseri riski taşıyor. Sık alkol tüketimi de; yemek borusu, meme ve karaciğer kanseri gibi çeşitli kanser türlerinin gelişiminde önemli rol oynuyor.

 

4. Kanserde erken tanının önemi nedir?

Kanser tedavisinde erken teşhis hayati önem taşıyor. Hastalığın erken evrede, henüz etrafa yayılmadan ortaya çıkarılması “kanserde erken tanı” olarak tanımlanıyor. Kanser ne kadar erken tanınırsa, tedavisi o denli rahat yapılabildiği gibi, şifa şansı da çok yükselir. Bu nedenle vücudumuzun farkında olmak ve bazı sinyalleri ciddiye alarak nedenini araştırmak bizi gelecekte çok zor bir durumdan koruyabilir.

 

5. Günümüzde ‘kanseri bitirir’ dediğiniz çalışma var mı?

Kanseri oluşturan etmenler tek bir nedene bağlı olmadığı için kanseri bitirebilecek tek bir çalışma tanımlamak ne yazık ki günümüzde mümkün değil. Kanser hücresi bir yaşam yolunu durdurduğunuzda farklı bir kısa devre yol ile kendisine yaşam alanı oluşturabiliyor. Önemli olan bu yolları önceden keşfedip, hedefli ilaç veya immünoterapilerin akılcı kullanımıyla kanserin yayılmasına izin vermemek.

 

6. Kanser tedavisinde günümüzdeki en önemli gelişmeler nelerdir?

Son 10 yıl içinde kanserin genetik şifresine yönelik hedefli tedaviler ve bunların belirlendiği yeni nesil dizileme (NGS) ile kanserli dokuda yapılan tam kapsamlı gen testleri günlük pratiğimizde çok yaygın kullanım alanına ulaştı. Bu gelişmeler sayesinde son birkaç yılda immunoterapi ve hedefli tedavilerde atılan adımlar onkolojide bir çığır açılmasına öncülük ettiler. Bu süreçte geçmişte çok korkulan kanser türlerinde hatırı sayılır yaşamsal avantajlar elde edildi. Örneğin, akciğer kanserli hastaların yaklaşık %30’unda belirlenebilen genetik değişiklikler ve bunları hedefleyen tedaviler ile 5 yıl ve ötesinde yaşam süreleri elde edilebilir oldu. Böylelikle, yaklaşık 20 yıl önce 1 yılı bile bulmayan yaşam süreleri nedeniyle çok korkulan kanser türlerinde artık şeker hastalığı, kalp hastalığı gibi kronik hastalıklara yakın başarılı sonuçlar sağlandı. Bunların yanısıra, onkolojik tedavilerde son yıllarda atılan en büyük adım olarak belirtilen immunoterapi kanserli hücrelerle savaşmak için bağışıklık yanıtını güçlendiriyor ve yeni baştan yapılandırıyor. Kanserin oluşturduğu bağışıklık frenini çözmesini sağlayarak kanseri yok etmeyi hedefliyor. Üstelik bunu kemoterapi tedavisinin aksine bulantı, kusma ve saç dökülmesi gibi ciddi yan etkiler oluşturmadan gerçekleştiriyor.

 

7. Batı tarzı beslenme kansere yol açıyor mu?

Günümüzde pek çok kişinin artık evde tencere yemeği pişirmek yerine, ulaşımı kolay ve pratik fast-food yiyeceklere yöneldiğini görüyoruz. Oysa yağlı, kızartılmış, fast-food besinler ve içerisinde çok miktarda tuz ile çeşitli tatlandırıcılar ve bozulmamaları için nitrit ve nitrat eklenen konserve, paketlenmiş etli ürünler gibi gıdalar kanser riskini artırmaktadır. ‘Batı tarzı beslenme’ olarak nitelendirilen doymuş yağ asidi ve kırmızı etin yoğun tüketilmesiyle hareketsiz yaşam tarzına sahip bir kişinin kolon kanseri riski yüzde 45 oranında artıyor.

 

8. Güneşte uzun süre kalmak kanser riskini nasıl artırıyor?

Güneşin zararlı ultraviyole ışınları nedeniyle, uzun süre güneşte kalmak melanom ve diğer cilt kanserlerinin riskini artırıyor. Örneğin; 25 yaşından önce altı ve daha üzeri sayıda ciddi güneş yanığıyla karşılaşmak melanom riskini 2.7 kat, diğer cilt kanserlerini de 1.7-2 kat arttırıyor. Solaryum cihazlarıyla bronzlaşmak da cilt kanseri riskini altı kat yükseltebiliyor. Kanser gelişimini önlemek için; güneşin zararlı ışınlarının yoğun olduğu 10:00-16:00 saatleri arasında dışarı çıkmamak, güneşten korunmak için SPF 30 ve üzeri koruyucu kullanmak gerekiyor.

 

9. Hareketsizliğin kansere etkisi nedir?

Modern çağın önemli sorunlarından biri şüphesiz hareketsizlik. Sedanter yaşam tarzı sağlığın düşmanı. Oysa haftada en az üç gün en az 30 dakika orta derecede egzersiz ile meme, kalın bağırsak ve rahim kanseri gibi bazı sık görülen kanser türlerini engellemek mümkün. Örneğin; hafta içi üç gün, en az 30 dakika düzenli yürüyüş ile sağlığa ve kanserden korunmaya önemli katkı sağlanabilir. Fiziksel aktivitenin artırılması ideal kilonun korunmasına da yardımcı olur.

 

10. Aşırı stresin kanser oluşumuna etkisi var mı?

Yapılan çalışmalarda aşırı stresin tek başına kanseri tetiklediği gösterilmemiştir. Ancak, aşırı stresle birlikte gelebilecek aşırı tütün ve alkol tüketimi gibi kötü alışkanlıkların kanserle direkt ilişkisi ortaya konmuştur. Stresten olumsuz etkilenmemek için öncelikle stresi yönetmeyi öğrenmek, mümkün olduğu kadar hareketli olmak, haftanın üç günü düzenli egzersiz yapmak ile yeterince ve kaliteli uyumak da çok önemli. Televizyon açık iken uyumak ve geç saatlere kadar uykusuz kalmak gibi uyku düzeni ile kalitesini olumsuz etkileyen hatalı alışkanlıklarımız da kanser riskini artırıyor.

ONKO-BLOG

İletişim Bilgileri

Fulya, Teşfikiye Mah, Hakkı Yeten Cd.
Fulya Terrace Center No:14 D:83
Şişli, İstanbul

Yararlı Linkler

Please publish modules in offcanvas position.